OKULLAR ALLAH’A EMANET
23/09/2021
OKULLAR ALLAH’A EMANET
Okullar açıldı.
Bakanlığın aldığı kararlara göre “hiç bir öğrenci velisi okulların bahçelerine bile giremeyecek”ti.
Sözde…
Oysa şimdi ilimizin en merkezi okullarından bazılarına gidin bakalım öğrenci velileri nerelerde geziyor?
Okulun içine giriyor, dolaşıyor, okulun üst katlarına çıkıyor, koridorları dolaşıyor!
Mübarek sanki müfettiş.
Her yeri teftiş ediyor adeta.
Okul çevreleri bir alem!
Herkes var.
“Herkes var” derken neyi kastettiğimi anlıyorsunuz tabi.
Okullarda güvenlikçi yok.
Hani her okulun önünde güvenlikçiler olacaktı!
Neredeler?
Neden okullar açılmadan, açılmalarına karar verildiği anda güvenlikçi tedarikine düşmediniz ki?
İşiniz gücünüz öğretmenleri denetlemek…
Oysa görevine en sadık en bağlı en güvenilir en samimi ve de dersine ve öğrencilerine en yakın ve korumacı olanlar öğretmenlerdir.
Okular da güvenlikçi sorununu çözemiyorsanız eğer…
Güvenlikçi almaya paranız yetmiyorsa, okullardaki “Nöbetçi öğretmen” sayısını artırın ve onlara ek ders ücretini daha yüksek olarak…
Mesela aylık on beş ders ücreti üzerinden ücret tahakkuk ettirin, bakın bakalım okullardaki güvenlik nasıl sağlam oluyor görün.
Çocuklarımız okullarına gidiyorlar ama okul girişinde güvenlikçiler yok!
Güvenlikçinin olmamasının nedeni ise “Burası genelde garibanların çocuklarının geldiği okul olduğu için para toplayıp güvenlikçi tutamıyoruz” denmesinden ve düşüncesinden kaynaklanıyor!
Öğrenci velisine denmek isteniyor ki“paran varsa ver güvenlikçi tutalım”
Örneğin: Mücelli semtindeki Mustafa Kemal Atatürk okulunda olduğu gibi.
Kimi okulların durumu böyle iken peki ya okul dışları nasıl?
Kantinler nasıl?
Haberiniz var mı?
Denetleme yaptınız mı?
Yoksa okulları Allah’a emanet edip sadece emir verir gibi talimatları verdiniz öylece bıraktınız mı?
Bir başka konu da öğrencilerin kılık-kıyafet durumu!
İsterseniz o konuyu bir başka derste işleyelim.
Çünkü o mesele çok su götürecek!
Devamını Oku
HİNDİ KABARIYOR…
22/09/2021
HİNDİ KABARIYOR…
Derin hesaplar yapılıyor ülkemiz üzerine.
“Dostlar” dediklerimiz yapıyor bunu.
İçeriden bizimkiler dışarıdan onlarınkilerin hesabı hep aynı.
Erdoğanlı Türkiye’yi çökertmek.
Nasıl olursa olsun bunu başarmak.
Savaşı bile göze alıyorlar.
Yunanistan’ın iki de bir Hindi gibi kabarmasının sebebi bundan.
CHP’li eski vekil vede danışman ne diyor?
“Türkiye’nin Mavi Vatan adıyla denizlerde yayılmacı, istilacı durumunda olması” diyor devam ediyor…
Buyurun buradan yakın.
Biz den yana mı “Dostlarından” yana mı bunu diyor kendisi bilir?
Dostluk mesajı değil bu.
Yoksa “Dostlara” mı bu destek?
Öbürüne bakıyorsun liyakat sahibi makam sahibi unvan sahibi bir zat kalkıyor:
“O.Kavala ve S.Demirtaş serbest bırakılmalı“diyor.
Buyurun…
İçeriden yana olanlar yok, hep dışarıdan yanalar!
Hesaplar “Dostlara” göre yapılınca işler sarpa sarıyor.
Sarpa sarmak içeriye göre, dışarıya göre değil.
Hani atalarımız demişler ya” Hırsız içeriden olunca kapı kilit tutmaz“diye.
Bir şeyler olacak gibi.
Uzak bir tarihte değil bu olacaklar, yakın tarihte gibi.
Tırmanma şeridinde koşanlar bayağı işi azdırıyorlar.
Aslında korkuyorlar.
Çünkü Erdoğan ile Türkiye’nin askeri sahada aldığı, terör olaylarında aldığı başarı ve silahlanma ile savaş tecrübesi bize düşmanlık besleyen herkesi ürkütüyor ve korkutuyor.
Eski Türkiye olsaydı çoktan tepemize binmişlerdi.
Bunlara birde Kılıçdaroğlu’nun HDP’ye sürekli karanfil uzatması ile başlayan medya üzerinden konuşmalara HDP’nin “Muhatabınız İmralı” demesi işleri oldukça çıkmaza sokuyor.
Kılıçdaroğlu bir o yana bir bu yana vuruyor.
Bilerek veya bilmeyerek terörün siyasi ayağına pas atması ile HDP’ye çalım atması bir başka belirsizlik.
Bir şeyler oluyor iki bin yirmi üçe gelmeye yakın…
Hayrımıza olmasını dileriz ancak “dostlar” rahat durmuyorlar!
Erdoğan faktörü herkesi anormal derecede hem keskin sirke yapıyor hem Hindi misali kabartıyor…
Devamını Oku
DİYANET VE LAİKÇİLER
21/09/2021
DİYANET VE LAİKÇİLER
Ne olduysa daha çok Ayasofya’nın müzelikten çıkarılıp ata yadigârı olarak camiye çevrilmesiyle oldu.
Ne olduysa Ayasofya’nın bir cuma günü Cuma namazı öncesi Diyanet Başkanının elde kılıç ile Hutbe okumasıyla başladı.
Ne olduysa Laiklik anlayışını kendi kafalarına göre yorumlayanların Laikçiler pozisyonuna düşmeleriyle oldu.
Biçareler…
O kadar korkuyorlar ki bu ülkeye Şeriat gelecek, laiklik elden gidecek diye.
Uykularında kabuslar görüyorlar…
Her ezan okunmasında ellerinden gelse minareleri yıkacaklar.
Buna inanın.
Eğer o kafada olmasalar başörtülü kadınlara saldırırlar mı?
Bir başka yerde kapalı bayanlara tokat atarlar mı?
15 Temmuz gecesi camiler basılıp müezzinler dövülmediler mi?
Bunlar bu ülkede olmadı mı?
Neymiş efendim ”her açılışta neden Cumhurbaşkanı Diyanet Başkanı ile dualarla açılış yapıyor” muş !
Kafaya bak !
Tabi, haklılar!
Çünkü Erdoğan ile artık tüm açılışlar, yatırımların temelleri dualar ile…
“Ya Allah Bismillah” denerek yapılıyor.
Bunu duyunca da adamlar kuduruyorlar.
Niyeyse artık?
AK Parti iktidarına dek bu dualarla “Bismillah” diyerek ne temel atılıyor ne dualar ediliyordu.
Korkudan değil…
Laikçilerin baskılarından ürküyorlardı da o nedenle seslerini çıkaramıyor ve sadece “Hayırlı, uğurlu olsun“ demekle yetinerek çekip gidiyorlardı.
Şimdi Din kurumunun başında olan bir İslam alimi ile dualarla İslami bir şekilde törenler yapılıyorsa bunun neresi garip?
Neresi Tuhaf ?
Neresi yanlış?
Neresi şeriat düzeni?
Neresi dinsizlik?
Neresi Laikliğe aykırı?
Adamlar “iman ettik” demelerine rağmen iman ettiklerinin Ayet ve dualarıyla açılıştan rahatsızlık duyuyorlar!
Korkaklar ne olacak…
Devamını Oku
SAHTEKÂRLAR
20/09/2021
SAHTEKÂRLAR
Sahte yönetici…
Sahte polis…
Sahte güvenlikçi…
Sahte hastabakıcı…
Sahte reçete…
Sahte ilaç…
Sahte doktor, sahte hemşire…
Sahte öğretmen…
Sahte jinekolog…
Sahte plastik cerrahı…
Sahte eczacı, sahte eczane…
Sahte yüzbaşı…
Sahte milletvekili…
Sahte işçi…
Sahte memur, sahte müdür…
Sahte sivil polis…
Sahte avukat…
Sahte savcı…
Sahte hakim…
Sahte pasaport, sahte kimlik…
Sahte bonservis…
Sahte kullanım kılavuzu…
Sahte katılım belgesi…
Sahte tapu…
Sahte PCR kartı, sahte aşı…
Sahte diploma…
Sahte ehliyet…
Sahte para, sahte dolar…
Sahte Euro…
Sahte çek…
Sahte senet…
Sahte fatura, sahte rapor…
Sahte telefon…
Sahte bilet…
Sahte yolcu…
Sahte sözleşme…
Sahte muayenehane, sahte dişçi…
Sahte ebe…
Sahte gazeteci…
Sahte televizyoncu…
Sahte mühendis…
Sahte bilgisayarcı…
Sahte kuyumcu, sahte altın…
Sahte emlâkçı…
Sahte iş adamı…
Sahte müteahhit, sahte bina…
Sahte banker…
Sahte sürücü…
Sahte su, sahte süt, sahte meşrubat…
Sahte oyuncak…
Sahte giyecek…
Sahte marka…
Sahte, sahte, sahte…
Her tarafımızdan sahtekârlık fışkırıyor.
Nereye baksak bir sahte ile yüzleşiyoruz.
Her yere sirayet etmiş sahtekârlık.
Elle tutulacak yerimiz kalmamış adeta.
Utanıyoruz çoğu kez.
“Bu kadarına da pes doğrusu” diyoruz.
Hiç olmayacak yerde bir bakıyorsunuz sahtekârlık yapılmış.
Şaşkınlığımız tavan yapıyor.
Ve diyorum ki kendi kendime “biz Müslüman bir toplumuz, bunlar bize yakışıyor mu?”
Belki de Müslümanlığımız da sahte !
Devamını Oku
SOYTARI SEMAZEN
18/09/2021
SOYTARI SEMAZEN
Soytarı semazen…
Utanmadan, sıkılmadan, haya etmeden, kalkmış dini ritüellerimize el atıp Mevlevihanede semazenlerin giydiği elbiseden giyip…
Üstü başı açık…
Saçı başı dağınık…
Orası burası açık, ortada sahneye çıkmış yarı çıplak sema yapmaya kalkıyor.
Din ile dindarlar ile alay etmek değilse bu nedir?
Bir soytarının Mevlevi Sema şeklini veya törenindeki usulü taklit ederek sema yapması neyin nesidir?
Cahillik desen değil…
Gösteri desen değil…
Taklit desen değil…
Şımarıklık desek değil…
Dense dense buna para kazanmak için soytarılık yapmak denir.
Buna izin verilmemeli.
Sema Mevlevilerin bir ayin şeklidir.
Alevi-Bektaşilerde de Semah vardır.
Bu ayin şekilleri birbirine benzese de kendine has özellikleri olan bir ayin şeklidir.
Allaha ulaşma yollarının derecelerini sembolize eder.
Bu kadının yaptığı dini törende olsa “hadi neyse” diyeceğiz ama bu sahnede soytarılık yapıyor.
Bunlar çok yanlış.
Alevi-Bektaşiler de bu Semahlarını zaman zaman düğünlerde, oyunlarda, kısmi eğlence törenlerinde yapıyorlar.
Oysa bu çok yanlış.
Semah ta Sema da bir dini ritüeldir ve ancak dini törenlerde usulüne uygun…
Tasavvufi bir içtenlik, samimiyet, ulviyet içinde yapılmalı.
Öyle uluorta yerlerde, gösteri amacıyla…
Para kazanma amacıyla, adeta dini değerlerimizle alay edercesine bunların sahnelenmesi…
“Gösteri” diye yapılması uygun değildir.
Yanlıştır.
Nerede olursa olsun bu gibi soytarıların şov yapmak maksadıyla ve tabi ki para kazanma amacıyla Sema-Semah yapmalarına izin verilmemeli.
Hemen bütün değerlerimiz dini veya geleneksel olan değerlerimizi ayakla altına alıyoruz sonra da kalkıp “bize ne oldu da böyle olduk” diyoruz.
Daha ne olsun…
Her yanlışa göz yumup “aman canım bir şey olmaz” mantığıyla yaklaşa yaklaşa her değerimizi yitirdik.
İşte sonuç bu…
Devamını Oku
12:24
News